19 Ekim 2013 Cumartesi

Hayalperest


   

   Kaç sayfa okudum? diye düşündü bir ayağı altında, kaykıldığı divanda. Diğer ayağının ucunda terlik, hayallerine eşlik edercesine hafif hafif sallanıyordu.
 Hava bu kadar karlı olmasa kesin uğrardı. Sayfa üzerinde gözleri gezindi. Uğrardı tabii ki. Hem kendi demişti .Yirmi küsur yıl sonra karşılaştığı çocukluk aşkı Serdar; evcilik oyunlarının baş kahramanı Serdar ayak üstü konuştukları alışveriş merkezinde demişti. “Uğrarım, Hatice Ana'nın da ellerini öperim “ demişti. Anası komşuda. Şimdi geliverse diye geçirdi içinden. Kalbi ritmini, terlik sallanmasını arttırdı, bir an sonra da fırlayıverdi sobanın yanına göremediği bir köşeye. 

   Gözleri çıplak ayağına takılı kaldı. " Düz düştüyse gelecek!… Ters düştüyse … … … başka zaman gelecek" dedi hafif bir sesle ve anında da pişman oldu. Hep bilmişti… En son Figen’in oğlunun üniversite sınavında barajı aşamayacağını ters düşen yaprağı izleyip de söylemişti. Tutmuştu ama Figen de bir daha konuşmamıştı. Böylelikle kimseye tahminini söylememeyi de öğrenmişti.Sıkıntı ile kitabın sayfasını kıvırıp bıraktı. Terliğe bakmaya korkuyordu.

   Tek ayağında terlik, diğer ayağının topuğuna basa basa on gündür sabahın köründe hayalleriyle birlikte uyandırdığı sobanın karşısındaki cama yöneldi. Kar durmuştu. Güneşin parlamasında cama yansıyan gözlerine baktı. Siyah saçlarının belirginleştirdiği gözlerine Serdar olup baktı. On günlük iştahsızlığının biçimlendirdiği vucuduna hayranlıkla baktı. Soluğu hızlandı.

Kapı çalındığında kalbi küt küt atıyordu. Yanaklarını al bastı.
 Biliyordum. Saçına giden elinin titremesini engelleyemedi. Sobanın yanından geçerken ayağına terliği geçirmisti bile. Duyduğu terliğin tahta zemine vuruşu mu, kalbinin kulağına çıkışı mı anlayamadı.Yanan elini soğuk tokmakta tuttu. Usulca araladı kapıyı.
 Komşunun kızı Naime… "
-Emine ablam bir kahve içsek de falıma bakıversen hı? Müsait misin?
" Tüm içtenliği ile gülümseyerek açtığı kapı beklenmeyen misafiri içeri çekmişti bile. " 
- Ben de kitap okuyordum…" dedi kekeleyerek.
 Kız içeri girmiş bir şeyler anlatmaya başlamıştı bile. Döndü, Emine' nin yüzüne baktı. "
- Aaaa Emine abla saçlarını siyaha mı boyadın ?" "
- Şey...Daha parlak görünüyor gibi geldi…
" "- İyi olmuş,iyi olmuş… Ama eskisi de güzeldi !"
 -de- kelimesi beyninde yankılandı Emine'nin. Kendini küçücük hissetti. Gelmeyecek! Saçlarımı siyaha boyadığım malum oldu… gelmeyecek. Bilemedim kara kurulardan hoşlanmadığını…mutlaka bir başkası vardır, sarışın, boylu poslu, genç mi genç… 
Mutfak yolu çok uzun ,kendisi her adımla daha yaşlı, daha bodur. Cezvenin sapında eli, Naime'nin anlattıkları kulaklarına ulaşmıyordu bile. 
Kaç sayfa okudumdu?…"
- Emine abla taşıyor…Emine abla…" 
Taşan kahvenin cızırtısı kalbininkine karıştı. Falda da hep ayrılık çıktı.

0 yorum :

Blogger Template by Clairvo