Kısa Kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Şubat 2014 Çarşamba
10 Şubat 2014 Pazartesi
Sûni kalp gününe dört gün var, farkında mısın? Kırmızının en kırmızısı hediye paketi kılıklı kadınlar ve ağzından salyalar damlarken pahası yüksek hediye tutan adamlar. Yemeniz içmeniz en kralından. Yer ayırtın en lüküs mevkisinde gücünüz yeten restoranların. Herkes şahit olsun! Bunlar bu gece sevişecekler. Ya da boş ver hepsini. Evindeki sofra huzurluysa her gün sevgililer günü ne de olsa.
21 Ocak 2014 Salı
3 Ocak 2014 Cuma
Dükkanları temizleniyordu mahallenin. Sokağa adım attım ki ne göreyim bir telaş bir telaş. Sabun sabun, köpük köpük heryer. Merak ettim. Bilmediğim bir şeyler oluyor gibiydi. Dediler ki yılın en uzun günü. Satış olmayacak bugün, dünkü gibi...evveli günkü gibi. Yarın gibi. Biz de temizlik yapıyoruz. Satmayacağız. Alan olmadığı için satmayacağız. Temizlikten sonra da dükkanları kapatıp şölen yapacağız. Limonlu sularımızı tokuşturup kutlayacağız. Niye mi limonlu su? Lüküs tüketim zammından etkilendi o yüzden. Limon taşıyan kamyonlar pahalanmış. Limon taşıyan kamyonların mazotları, uzun yol lastikleri, şoförlerinin yediği kurufasulye hep pahalanmış. Uzun süredir soğuttuğumuz suyumuza limon sıkıp sonra da şerefimize kaldıracağız. Çınlaması şerefsizlere gidecek. Şerefsizler kim mi? Şu zavallı yoksullar var ya, hani paradan başka birşeyi olmayanlar. Hah işte onlara gidecek. Gidecek de ne mi olacak? İçlerini titretecek işte. İşe yaramaz mı? Sen bu işi iyi biliyorsun galiba... Temizlik de yapmadın. Pek de gariban görünüyorsun...bak şimdi! Ben de herşeyi anlattım.
6 Aralık 2013 Cuma
Gözlerin kara delik. Yoksul kaldım tüm duygularımdan. Uyumsuz bir zihniyetin bedeniyim artık, örseleyici deneyimler yaşatan. Dırdırcı bir eleştirmen eline almış beni didikliyor. Beğenmiyor. Beğenmiyor da beğenmiyor. Habire beğenmiyor. Acıtmıyor da hani. Dedim ya gözlerin kara delik. Çok geç artık çok geç. Vakit epeyce geç. Radyatörler kapandı. Kapandı ahlaki pusula. Gel hele. Ay'ın arka yüzünde anlatacaklarım var sana.
1 Aralık 2013 Pazar
Köreltilmiş geleceğini, kaybettiğin sağlığını göremiyorsun tabii olarak. Cebimde suç unsuru bu toprakların yerli, çeşitli domates tohumları. Martının çığlığı; aşeriyor simide. Her geçişte HGS şoklaması. Yaşlı anam anlamaz niye değişti hergün yürüdüğü yollar. Unuttum herhal der, unuttuğuna inanır. Unutur. Elinde bayrak oturur pencerede, inandıramam tohum kadar O da suç unsuru. E bu ev kimin evi? Dur anacım, dur! "Zamanında kandırdık sizi yeniden yapacağız evlerinizi". Necmi Bey, haberin var mı? Dur helva kavurup dumanını savurayım. Haber gitsin Necmi Bey'e. Bu mutfak kimin mutfağı? Dur bir anacım, dur! Tam ortada bir yerlerde yetişemem hiç birine. Ulaşılmaz olmama imkan yok. Adım adım, bir kameradan diğerine. Sarılıyorum tohumlarıma. "Şu kadın elini cebinden çıkarmıyor! Arayın üzerini." Kaçmalıyım. Yeraltına, toprağın dibine. Bu toprak kimin toprağı?
14 Kasım 2013 Perşembe
12 Kasım 2013 Salı
Gömdüm seni. Hissettirmeden. Usul, usul...dirseğimin tam kenarına. Kimsenin tahmin etmeyeceği bir yere. Sana dayanıyorum zayıf bekleyişlerde. Bir sinek konuyor. Okkalı bir şaplak indiremiyorum. Okşarcasına uzaklaştırıyorum. Sinek şefkat tadıyor insan eliyle. Şaşkın. Havalanıyor, havalanıyor, konuyor aynı ümide. Benim hayvanım oldu bile. Adını fısıldıyorum kulağına. Ellerini ovuyor. Yoksa... yoksa buldu mu seni? Gözlerim kapalı, incecik ayakları. Yokluyor belki de kokluyor. Ne söylüyor? Akıl çelen! Gözlerim kapalı. Konuşuyor işte... öfkem duvara çarpıyor. Tumturaklı vızıltılarla kaçıyor şimşek gibi yayılan acıda. Sesleniyorum ardından " Sen gitmedin! Ben gönderdim!" Unutulmaz. Bu acı unutulmaz! Yoksunuz artık orada.
devamını oku
4 Kasım 2013 Pazartesi
28 Ekim 2013 Pazartesi
25 Ekim 2013 Cuma
22 Ekim 2013 Salı
21 Ekim 2013 Pazartesi
19 Ekim 2013 Cumartesi
10 Ekim 2013 Perşembe
İtiraf ediyorum ben bir tembelim…O kadar tembelim ki kimse anlamasın diye koştururum bedenimi, ruhum saz çalar…karıncalar arasında tombul bir ağustos böceği…arı kovanında kraliçenin gölgesi…atalet sarayının sultanı…
Söylesem inanmaz burnumdan damlayan teri gören komşum.
Başbaşıma kalacağım o an için dağları devirir stabilize yollar açarım…Sonra mı? Sonra bir kahve yapar yanında da cigara tüttürürüm ve hayal ederim bir sonraki anı…
Ve herşey o hayal içindir bilirim…
devamını oku
5 Ekim 2013 Cumartesi
Önce ışığı söndü… gözlerim yavaş yavaş alıştı karanlığına. Gölge hareketleri vardı duvarda, odadaki herhangi bir eşyadan farksız… ve gücünü an be an kaybeden bir ses… ne mum yaktım, ne kulak kesildim…alıştım. Havada serinlik, içimde bir garip ürperti… yaz sıcağında kar kokusu, yalnızlık korkusu. Kapadım kapıyı hepsinin üstüne… sonra… Sonra sabah oldu.
devamını oku
3 Ekim 2013 Perşembe
24 Eylül 2013 Salı
6 Eylül 2013 Cuma
5 Eylül 2013 Perşembe
Kepçe kulaklarımın suçu. "Kız Cansuuuuuuu..." diye haykırıvermiş komşu kadın, yanındaki açık pencereye. Tam o an. Tam Bismillah çekilip kulağıma Sualp diye üflenirken. Kepçe toparlamış bütün sesleri boşaltıvermiş boruya. Daha tazeciğim, kiri pası yok kulağımın. Neyi toparlarsa yapıştırıveriyor kulak zarına. Çekiç almış gelenleri vurmuş, örselemiş, üzengiye devretmiş. Oval pencereden yüklemişler, salyangoz ağır ağır kayarcasına yol almış. Herkes Sualp görmüş epey bir zaman. Gördüklerinden mutlu. Yavaş yavaş ayrışmışım. Yavaş yavaş yol almışım hermafrodit, bir ruhla Cansu'ya doğru. Kimse fark etmemiş kimi zaman Sualp, çoğu zaman Cansu, bazen de Can, Su, Alp olacağımı.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)