21 Kasım 2013 Perşembe

Rakı Koydum Bardağa. Yalnız İçilmez...



   Çiseleyen yağmurda, arabanın içinde sırılsıklamım. O kadar ahmağım hani. Rüzgâra alnımı dayayıp, yürüyerek yağmur toplamam lazım başka çare yok. Güneşli havalardan bilirsin beni. Ellerim cebimdeki boşlukta, gözümde bir gri gözlük, umursamaz. Aklımda gri, ciddi düşünceler. Böyle bilmeni isterim... İsterim herhalde. Böyle bilinmeyi isterim. Ama sen bilme. Bak bunu ilk defa söylüyorum. İlk defa birine yağmurda dönüyorum. Aşkı meşki geç, sen beni affet. Sen beni affet, sonra da ... Ne istersen. 

   Acizlikten son çıkış tabelasında karar verdim buna. Yağmur sonra başladı. Rakıyı çoktan koymuştum. Elimi cebimin gölgesinden de sola işaret vermek için çıkardım. Üzerinde yüz bin kaçış çiziği. Ne olacak, er meydanında övünürdüm ya şimdi utandım. Dikiz aynasından kaçamak bakışlar yolladım kendime. Geride bıraktıklarım ve bir çift huysuz göz. Hem huysuz, hem her bakışa karşılık veren bir orospu. Tükürdüm yüzüne, ardı sağnak yağmur. Buz eriyor rakıda. Son sürat geliyordum sana. Yanımdan Kenyalı-Türk bir atlet geçti. Kıtaları birleştirmiş bir bedende, altın madalya ona gitti. Ya benzinim biterse bu dönüşsüz yolda? Başımı indirip bakamadım göstergeye, hâlâ kesişiyoruz orospuyla. İn becer diyor birileri. İnmeyi beceremiyorum. Acizliğe acil dönüş tabelası rüzgarda fır dönüyor. Ne tarafa yönelsem orayı gösteriyor. Kaş göz ediyor aynadaki uymuyorum. Ne de sinirli bakıyor? Piç kurusu olup iniyorum arabadan. Cebimde ne varsa dökülüyor. Basıp üstüne yürüyorum. Tabelalara bakmadan, bildiğim gibi, her daim geldiğim gibi. 

   Mahallenin delisi bugün trafik polisi. Asgari hıza ulaşamadım diye kesiyor cezayı. Yağmur siliyor, o kesiyor. Yağmur vardı diyorum, gözlerim iyi görmez diyorum, kayboldum, benzinim bitebilirdi diyorum. Hem arkadaşlar bekler. Daha mitingler yapacağız, daha devletle, hükümet kelimesinin kafalardaki kargaşasını gidereceğiz diyorum. 
Tek başına mı? 
Olur mu tek başına. Yürünür mü gönülde bir gerçek olmasa. Uğruna yaşayacağın, savaşacağın bir gerçek olmasa?
Biliyorum ağlamak istiyor, ama beceremiyor. Yolun doğrusunu gösteriyor bir çırpıda. 
Bu bina. Bahçesinde dönüp durma artık. İçeri gir. 
Delinin zoruna bak. Bahçede dönüp duruyormuşum. Ne uzundur o sözler deli efendiii. Cümleleri toparlayabilsem durur muyum burada. Döke saça gitmeyi ben de bilirim, ki döke saça ayrılmıştım buradan. Etik Ağacına yıldırım düşmüştü ben onu elinden tuttuğum gibi çekip kurtarmıştım. Başımı kaldırdım üçüncü katta gözleri. Meğer en yakınım dediği arkadaşının eliymiş kalan elimde. Ahmağım dedim ya ıslandım. 
Ben suçsuzum Adem! Bunu sen de bilyorsun. Reddi miras aklıma gelmedi hepsi bu. Şimdi toplayıp tüm kelimeleri en doğru cümleyi kurmam gerek. Kelimelerin anlamları o kadar yabancı ki. Hiçbiri senin resminle uyuşmuyor. Hepsi çiğ. Bak toprağa serdim eridi gitti... Şimdi yeni kelimelerle bir daha denemeli.

Bekleme yapmayalım! 
Offf tamam çıkıyorum merdivenleri Sami bey'in şaşkın bakışlarına selam vererek. Girişteki eczanenin sahibi. Arkamdan bakıyor mu bilmiyorum ama arkaya bakmıyorum. Bir kulağım herşeyi açık edecek delide. Sesi kesildi mi ne? 

Bekleme yapmayalım!!! 
Hazır değilim. Tamam, tamam çalıyorum zili. 
...
Bir daha...
...
   Apartmanın içi karanlık. Yine gelmiş cama yapışmış benimki. Bir hareket olsa ışık yanacak, yıkılacak karşımdan. Yan pencereden süzülen soğan kokusunu aldı. Hiç kötü ruh olur mu soğanlı, sarımsaklı evde? O kapılar sana kapalı. Ne bakıyorsun gözlerime. Çalacağım, bir kez daha çalacağım.
...
   İşte dokunuyorum zile. Basıyorum işaret parmağımla. Bakışlarım, bekleyişim parmağımın ucunda. Dokunuyorum. Giremediğim kanallardan sana varıyor. Kulağından girip yüreğini titreştiriyor değil mi nazenin köftehor seniii. Sen de beni bekliyorsun . Heyecandan açamıyorsun. Yoksa ne? Geldim işte daha ne? Hem de yağmurda.
Çalıyorum bak!
...
   Bu saatte evdesindir. Nerede olacaksın ki? Tuvalette mi yoksa? Kitabın otuzikinci sayfasında? Hikayenin dibinde. 

Bekleme yapmayalımmm!

Bu deli olmasa çekip giderdim ya, işin yoksa in bir de niye gittiğini açıkla... Haydi be Gül'üm aç şu kapıyı, bırak Naz'ı. O çoktan mazi. Tükeniyorum bak. Hadi bir dııııt... Ardından gelsin " Ay pardon, çamaşır asıyordum arka balkonda. Açmak istemem mi? Gitsin artık geberesice, söküp atasım var zili! Kimseyi istemiyorum, hiç kimseyi! Gözlerim kurbağa, evi havalandırmam lazım, buram buram vodka - vodka mı? Aman hatta Rusya girmesin şimdi, çok yazar - duş almalıyım... her çalış beynime balyoz... der miyim?   Delinin zoruna bak! Haydi gir içeri. "
Açılmıyor. Kapı açılmıyor. Deli çekti gitti. Sami Bey'in kepengi. 
Bildiğiniz nöbetçi eczane var mı yakında? Demir hapı alacağım. Kansızım. Donuyorum soğukta. Şeref demedim, kan dedim Sami Bey lütfen. Hem sizden bir ricam daha olacak. Geldiğimi üçüncü kata duyururmusunuz? Ben kim miyim? Ziyankarpaşazade Recai. Annesinin Hint basması, Halit Bey in oğluyum. Aslı gibidir. Herşeyi fevkalade metodlarla ziyan eder. 

   Neler diyorsunuz öyle son kertede... istirham ederim.

   Mahallenin delisi muhtar olmuş eline çay bardağını alınca. 

Buyrun ne istemiştiniz? Yeni bir kimlik? Yeni bir ikâmet? Davalarınızın zarfları şu tarafta.

Yok ben Nevin Hanım bu sokakta mı otururlar diye soracaktım. Yakînî olmaya niyetliyim de. Acelem var. Buz eriyecek rakımda. 




0 yorum :

Blogger Template by Clairvo