7 Haziran 2013 Cuma

Ali Geçer




 (Galapera Fanzin- Haziran 2013)      
Beyaz floresan aralanan göz kapaklarından kanırtarak içeri sızdı. Kapadı gözlerini nerede olduğunu anlamaya çalışırken.
” Ali abi! Uyandın mı? Ali abi?”
Çaycı Rıza’nın sesi.
”Abi, ben doktora  haber vermeye gidiyorum,hemen geleceğim.”
’Doktor mu? Kalp krizi geçirdim herhalde ‘.
Sert zeminde yatışını hatırlar gibi oldu. Kapı girişindeki paspasın havları orman gibi dikiliyordu karşısında. Ormanın karanlığında kaybolmuştu,belli ki çaycı Rıza tarafından bulundu
”Abi! Bak Doktor bey de geldi.”
Doktorun sözleri arasında panik atak kelimesi kulaklarına ulaştı,diğer bütün sözlere set çekti. ‘Zırva! Her halde tansiyonum düştü’. Uyku kendine çekti. ” Abi iyi misin abi? “ Ses uzaklaştı…

Çaycı Rıza hayırı kabul etmez gülümsemesiyle dördüncü çayı bıraktı masaya. “Yeni demlediydim abim.Korkuttum mu?” Zehra ile yaptığı düğün alışverişinden odaya düşüverdi Ali. “ Yok dalmışım. Bırak bakalım ,neye yarayacaksa bu çay kürü.” Kapının kapanmasıyla bıraktığı işe devam etti Ali. Damgala,kağıtları eşleştir zımbala,adres yaz postala… Evlenmişler… Damgala,kağıtları eşleştir zımbala,adres yaz postala…Üç cocukları bile olmuş… Damgala,kağıtları eşleştir zımbala,adres yaz postala…Kocamış anası,karısı,cocukları …Evrak dolu masanın karmaşasında elleri yerini bildiği çayı önüne çekerken, gözleri en üstte duran kağıda ilişti. Ali Geçer adına düzenlenmiş bir icra ödeme emri. İsim benzerliği bugüne kadar kimdir ,nedir diye merak etmediği kağıtlardan bu en üsttekine kilitledi gözlerini. İsmini görmek kanını dondurdu.
Ürperdi Ali hasta yatağında.

Çay kaşığı şıngırtısı duvarlarda sekiyordu ve o kağıdı inceleliyordu. Beyaz eşya borçları,kredi borçları, kira borçları,okul borçları… Sanki yaşadığı her an borç hanesine yazılıyordu adamın. Doğarken verilen nefes bile borç hanesinde gözüküyordu : Doğdun bunun bedelini ödeyeceksin!
O kağıtta nefes bile alamayan bir Ali Geçer vardı. İsmi defelerca tekrar etti. Yutkunamadığını hissetti.Kağıtları evirdi,çevirdi.Yedi aydır otomatikleşen elleri şimdi hiç bir şey hatırlamıyordu. Adamın biri ismine sahip çıkarak hayallerini de ele geçiriyordu. Oda silinmeye başladı ,kulaklarında sağır edici bir kalp atışı. Kalbi kanı pompalamak yerine emiyordu bedeninden . Bedeni iyice hissizleşti. Her yer karardı. Karanlığın içinden solgun yüzlerle anası,Zehra ve çocuklar gözlerinin içine dik dik bakıyordu.Birşeyler söylemek istediyse de sesi çıkmadı.’Haydi ayağa kalk!’diyordu kendi kendine,hayalinde ise bir hakim sesleniyordu ona “Davalı ayağa kalk! Neyine güvenip evlendin,çoluğa çocuğa karıştın üç kuruş maaşına bakmadan bir de borçlandın. Sana verilen nefes bunları yapmaya yeter mi?”

Kalkmaya çalıştı. Ama dizleri de kendisiyle bağını kesmiş, reddediyordu. Yer kabul etti. Kendisini takip eden çay bardağı çayını yüzüne tükürdü. Hem yüreği,hem yanağı yandı. Yeşile çalmış yüzünde kocaman kırmızı bir leke. Odanın küf kokusu keskinleşti, burnundan girip midesini ayarttı, isyana davet etti. Kalp atışları kurban töreninin en can alıcı kısmına geçti. Ruhu sürüngenliği tadmıştı ya şimdi sıra uygulamada. Odanın içinde yüz yetmiş iki santimlik bir omurgasız. Yirmi santim ilerideki kapıya ulaşmak ilk başarı. İkinci büyük başarı, zorlukla kaldırdığı eliyle kapıya indirilen, icra dairesinin umutsuz uğultusunda kaybolmaya mahkum bir kaç darbe. Bu başarıları hiç duyulmadı. Paspasın karanlığında yol almak ondan sonra geldi.
Floresan gözlerini acıtıyordu.Askerliği komando Ali olarak bitirip, Panikatak Ali mi olacaktı yani? Sağlık Ocağı’nın doktoru reçeteyi eline verdi.” Kendini iyi hissedince çıkabilirsin. Geçmiş olsun.” Çaycı Rıza’ nın gözlerindeki  parıltıyı gördü Ali.
” Abi önemli değil,ilaçlarını kullan rahatlarsın müdür beyin hanımında da…
” Beş ciltlik ansiklopedi ağırlığında bakış fırlattı Rıza’ya. Rıza susutu.
 Kalp krizi geçirmediğine hayıflanıyordu. Ayağa kalkıp üzerini düzeltti sinirli vuruşlarla. ‘Saçmalık ‘ tıslıyordu Ali Geçer’e diş bilerken.

Oda ve masa.Dört duvar ve kapı.Bir de kapının önünde her görüşünde kalbini sıkıştıran bir paspas. Kağıtlar istiflenme hızını kaybetti günden güne. Çaycı Rıza her seferinde yüzünü dolduran gülümsemesiyle açtı kapıyı, renkleri dökük bir duvarın önüne koydu çayı,usulca çıktı.Her bir kağıt ellerinde durdu,gözlerine baktı, tanıştı hemen ardından içini kustu. Burnu ekşimik doldu. Annesi ve Zehra oturup birbirine ağladı bozulan nişanın şaşkınlığıyla. “İyi düşündün mü oğlum, emin misin ?” elinde istifa dilekçesi şaşkın gözlerle Ali’ye bakıyordu şefi . “Düşündüm amirim. Bir müddet çay ocağında çalışacağım. ”

                                            
ayşecan nisan 2013

0 yorum :

Blogger Template by Clairvo