15 Ağustos 2013 Perşembe

Mozambik Çitası ve Ben


      Aslı'yı bekliyordum. Uzakta bir Mozambik Çitası belirdi. Hem de İstanbul'un orta yerinde, Kumbaracı yokuşunun başında. Dün izlediğim belgeselden fırlamışcasına. Baştan ayağa,çantası dahil ; pars değil ,tam bir çita! Dudakları, pençeleri av kırmızısı.Ucuna yükseldiği ayak parmakları leopear bir sandaletten dışarı fışkırmış, varmaya korktuğum gözleri alev alev panter, kedi çekikliğinde bir koyuluğun içinde.

   Ürktüm. Aslı olmasın! dedim. Otuz küsur yıl sonra facebook mahareti, twitter kıvraklığı ile beni bulan sıra arkadaşım Aslı olmasın! Ne olur Aslı olmasın! dedim. - Bu gelen Aslı - bilgisi fiber optik hızla indi kafama. Sarsıldım.
Hata!..
Olmamalı!
Hata!
Kız-erkek, kız-erkek paylaştığımız okul sıraları. Yanımda oturan sıska, pısırık Aslı. İnternet fotoğraflarındaki at kuyruklu sıska kız değil, hemen yanı başındaki tombul vamp.
Hata!..
Hangisi Aslı? Ben A mahallesinden B mahallesine yılda iki kilometre hızla yol alırken o kıtaları aşmış. Beş günlük gömü çalışması, paylaşılan anılar, şarkılar; pırıl pırıl bakan at kuyruklu kız... Ben Aslı'yı bekliyorum, uzak diyarlardan kankisi gelmiş her fotoğrafında boy gösteren...  Dilini anlayabilecek miyim?  " Ben Aslı arkadaş. Paket size. Aslı hasta. Özür. " 
Hata!

    Aslı bu. Biliyorum bir şekilde. Çiçekli elbiselerle hayal etmeye çalışıyorum. Kulağına inci küpe takıyorum. Yaban birşeyler var. Saçının kızılından mı nedir aynı kıtaya bile varamıyoruz. Hedefe kilitlenmiş geliyor. Yokuştan aşağı yavaş yavaş, kedi patisiyle iniyor. Parmakları her adımda asfalta dokunuyor. Bir arabaya binip, sinmek istiyorum. Usulca pencereleri kapatıp nefessiz, hareketsiz durmak. Unutsun beni istiyorum. Görmesin. Retinasına yanlışlıkla düşmüş bir leke olarak kalayım. Bir an sonra silineyim.
Çok geç. Gördü ve tanıdı.

    -Aliiiiiiiiiiiiii !

     Tanındım. Bu kadın Aslı ve beni tanıdı. Bu kadın… Bu… Pıstığım yerde değilim artık. Meydandayım. Kuru otlar arasında yemyeşil parlak bir yaprak. Çırılçıplağım. Kat kat giyiniyorum. Usul usul, yavaş yavaş, utanmadan. Önce göğsümü irileştirecek bir kafes yerleşiyor, dikleşiyorum. Boyum uzuyor andan bir diğerine. Omuzlarım genişliyor, kabarıyor. Panter çerçevenin içine şua gibi işliyorum. Gözgözeyiz çok iyi biliyorum. Bütün sistem onaltı yaşa bağlanmış, hormonlar telaş içinde. Bir an bir sızı duyuyorum kürek kemiklerimin üstünde. Kürek baş gösteriyor, yavaş yavaş kendini açıyor. Bilmediğim bir kıtanın şehvetine yolculuk başladı. Süzülüyorum. Her kanat çırpışımda karalar geçiyorum, bozkırlar, okyanuslar. Yaklaştıkça büyüyorum; yaklaştıkça büyüyor, parlıyor. Göğüsleri süt doluyor, beneklerin arasında dolgunlaşıyor. Beli incecik. Kalçaları çocuklarıma sesleniyor. İçim çığlık çığlık  "I of the tigeeeeerrrr!"

   -Kız Aliiiiiiiiiii... Naber ya kuzum? 

    Savanların rüzgarları gömleğimin içine kaçmış çeyrek asırlık bir dikeni hareketlendirdi. Diken tam göğüsüme, sol tarafıma battı. Pofff… canım yandı! Kanatlarım birbirine dolaşıyor, acemi bir komi, sekiyorum. Düşüyorum. Yer çekiminden hızlı, kuvvetli bambaşka bir düşüş bu. Ahhh göğsüm... Otuz tel saç daha bendeki köklerinden kaçıyor, bir kaç tanesi gözümü seçiyor, gözlerim çapak çapak. Burun kıllarım uzun. Diken iltihap yapıp yüzümün en olmaz yerlerinde çıbanlar fışkırtıyor. Gözlerim şişe altı. İğne batırılmış bir balon. Kontrolsuz yol alıyorum, hem düşüyor, hem uzaklaşıyorum. Işık hızı. Zaman ötesi... Gözlerim kapanıyor.

İlkokul kırılganlığında çarpı bacak bir oğlan. Takılıp takılıp düşen , düştükçe ağlayan, kırılgan Kız Ali. Yerdeyim işte boylu boyunca, çakıldım. Aslı'nın abisi Tahir teneffüste katıla katıla gülüyor. Pantalonum yırtılmış, kıçım dışarda. Utanıyorum. Yok olmak istiyorum. Hızla geri çekiliyorum.
   
    Gözlerimi açıyorum.Tam karşımda aşağı mahallenin uyuz, kasap önü kedisi! Tırmalamak için patisini kaldırmış. Bilmiyor patisinden önce sesi tırmık içinde bırakmış, çizmiş, kanatmış. Ağladığımı bilmiyor. Göğsüm acıyor. Sol taraf. Sızım sızım.Bilmiyor.

    -Merhaba Aslı. Ne kadar değişmişsin.
    -Değil mi kıııızzzz? Ama sen hiç değişmemişsin, nerede olsa tanırım. Kız Alim benim yaaa...

    Bütün dikenler midemde. Gaz yapıyor. Gözünün içine bakıp, geğiriyorum.
       

    ayşecan kurtay

                                                                                                                                

devamını oku

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Hı hıı...

Biliyorum,
Ama anlayamıyorum.
devamını oku

martı

devamını oku

Koridor


    Biliyorum,burası bir koridor. Bu ışıktan,başka bir ışık ya da karanlığa. 

    Çıkmaz yol değil sadece bir koridor.Yine de korkuyorum. İlk adım bile değişim. Işık sırtımda.Giriş yolunu gösteriyor,yola yönlendiriyor,belki de eşlik etmek istiyor. Işığı seviyorum,ona tutunabiliyorum.Benimle gelebilirdi…ama gelmiyor. Beş adımda hep biraz eksilerek yumşacık bırakıveriyor karanlığıma…alıştıra alıştıra …yoksa …yoksa karanlık mı çekiyor beni içeri koparta,acıta…hayır…hayır…bu korku kesif değil…her adımla inceliyor sanki. Duyularım keskinleşiyor. Adımlarımın sesiyle yarışan kalbim yorgun, sakinleşiyor.
   Duvarlar ellerimin altında,soğuk,sert,pürüzlü. Kıskacına almış yapı şimdi bir ana rahmi… koruyan ve ileten… Gözlerim rahmin duvarlarına sinmiş ışık kırıntılarını yakalıyor…etraf öylesine karanlık, öylesine de belirgin. Bir koku  doluyor burnuma. Kendi kokumla birleşen ama yeni, yepyeni…tanıdık olduğu kadar keşfedilesi .   
   
   Koşmuyorum, acele etmiyorum. Adım adım yürüyorum taş zeminde. Adım adım değişiyor kalp atışım, merakım, algım ve kokum.
devamını oku

Sinek




Tam arkasında duruyordum. Yavaşça eğildim, dokunamadım. Yutkundum, fısıldadım...
"Dikili gözlerim saçının kırına,tüm yaşanmışlıklarının hemen arasına… Hoyratça koparamayacağın sağlamlıkta."

Duymadı. Ensesinden sinek kovaladı.


devamını oku

31 Temmuz 2013 Çarşamba

vesvese

Gece beliren, uyku kemiren karafatmalardı beyninde dolaşan. Göz kapaklarından içeri gün ışığı sızdımı en görünmez köşelere kaçışıyorlardı. Şanslı gününde, ruhunda bir iki tanesinin leşini buluyor, seviniyordu. Ölmeden önce son gayret sayısız çoğaldıklarını bilmeden.
devamını oku

26 Temmuz 2013 Cuma

Dopdolmuş


"... Sanki billur bir pınar
Ruhuma neşe sunar
Kahverengi gözlerin..."

-Ha, ne diyordum... Geçen gün duraktan tek bir yolcuyla kalktım. Allah'ın bir akıllısı yok sokaklarda , dışarıda hissedilen kırkbeş derece , içeride ellibeş.

-Doldurayım mı abi?
-Koy bakalım bir tane daha...aman ha gözüm! Su istemez...iki buz.

-Yolcu şöyle fiyakalı, caf caflı bir hatun. Haybeci birine de benzemiyor, belli okumuş, gün görmüş bol mürekkep yalamış, bizim gibi zırtapoz değil. Çekmiş üstüne lacivert bir elbise, gözlükler, mözlükler... sanırsın İngiltere Prensesi.

-Çiğ köfte bırakayım mı abim?
-Hadi bırak bakalım...Köse mi yaptı bunu?
-Evet abim...

"...Kahverengi gözlerin
Gözlerin yar gözlerin gözlerin..."

-Ha ne diyordum? Suadiye ye doğru yaklaştıydık, ağzını açıp ta tiz bir sesle, " -Şoför bey, müsait bir yerde inebilir miyim acaba?" demez mi?
"-Buralar müsait değil bana göre be ablam... Bostancı ya doğru çay bahçesi var orası müsait, ineriz..." dedim. Seninki kaskatı kaldı. Çaktırmadan aynadan dikiz atıyorum. " - Ayyy ne diyorsun ayol! Çabuk beni indir!" diye tıslamaz mı?

"...Gözlerin yar gözlerin gözlerin..."

-Eeee... Ne dedin?
-Ne diyeceğim... Kafamın tası zıplamış sıcaktan, bir de sesi cızırdıyor "- Hemen su koyuverme be ablam, ortala biraz da sol bek kesmesin." dedim. Anlamadı." Hanım abla! Kelam sallıyoruz öylesine. Yani diyorum ki -miyim,-mıyım...ya gereksiz, güvensiz sual, ya da emir! Ofsayta düşüyorsun!" dedim yine anlamadı.

"...Ufuklar kadar derin
Kahverengi gözlerin
Gözlerin yar gözlerin gözlerin..."

-Hadi Şükran Ablama.
-Ben içmeyeyim be abi.
-Bırak, kelek yapma şimdi, konuşuyoruz, gidersin...Ne diyordum ben?
-Müsait bir yerde inmek isteyen ablayı anlatıyordun.
-Ha tamam... Anladım Suadiye de inmek istiyor, geçmişiz. Bunun yüz alı al, moru mor. "-Suadiye yi geçtik dursana be adam!" diye nakarat sarıyor.
-Durdun her halde?
-Dururmuyum? Bastım gaza! "Ha! hanım abla" dedim. Hani biraz önce şoför beydim?
-Oğlum, ileri gitmişsin, kocası, mocası vardır ,çeker vurur.
-Ne vuracak. Bana dua eder. Kadına net olmayı öğretiyoruz.
-Eeee...
-Seninkinin içindeki aşifte baş gösterdi... Bana sapık mısın, indir çabuk" demeye başladı. "Hah" dedim. olmuyor ama sapık mapık." Kadın koptu ,saydırıyor. " Hoop ağır ol." dedim. "Gelipte bu havada bana müsait bir yer filan dendi mi tepem atar, taksiye diyor musun müsait bir yere kadar götür diye." dedim. Dinleyen kim? Yağdırıyor. "-Güzel ablacım lafıma tabanca sıkma, doğru dürüst ineceğini söyleyene kadar durmayacağım! De! gideceğin yere kadar bırakmayan ciğersizdir." dedim. Dese, evine kadar götürüp bırakacağım, derdimi anlatamıyorum ki.

"...Hani söz vermiştin bana içmeyecektin
Yine başın dumanlı kirpiklerin ıslak
Gözlerin kanlı kanlı ah delikanlı..."

-Deme be abi.
-Feriştahım şaşmış zaten, gözlerini pörtlete pörtlete. "Seni hayatta kimse anlamıyor di mi? dedim. Kocan, çocukların, konun,komşun. Kimse anlamıyor! Bir şeyler geveliyorsun ama anlayan yok di mi?" dedim.

-Ahmet oğlum bir sigara kapsana,hadi koçum!

" Bak bu araba Bostancı ya vardı mı motoru susturur. Gel sen hızlıca bir düşün ne demek istediğini söz gideceğin yere kadar bırakacağım." dedim tekrar. Karı anlamıyor, arızaya bağladı bir kere. Benim okumuş hatun fantezisi yerle bir.
-Abi kocası vuaracak seni.
-Yok be,anlatmaya utanmıştır. Bir daha yazın çalışmayacağım, semeri devirip yatacağım. Ohh azıcık aşım ağrısız başım.

"...O zalimin adını anmayacaktın
İçip içip hep böyle yanacak mısın
Resmini eline alıp bakacak mısın
Yollarına bakıp da ağlayacaksın..."

-Nereye kadar gittiniz böyle?
-Bostancı ya kadar! Ciyakladı durdu kaltak. Bostancı ya gelince tutuşturdum eline 3 Lirasını. " al şu 3.00 TL nı, git şu arabaya anlatmaya çalış ineceğin müsait yeri. Net ol ablam net! Ne meliyorsun inmek için. Al bak 3.00 TLya hayat dersi." dedim. "Bulamazsın.Bundan sonra beyin frekanslarını düzene sok ve net yayın yap. Suadiye de ineceğim şoför bey. O ka. Ben bunu istiyorum, net. Bak hayatın nasıl değişecek. Hadi ablam istediğin yere de şikayet et. Yeter ki ne dediğini tam söyle. Hadi sağlıcakla." dedim.
-Abi! Abi şu takım elbiseli adam sana bakıyor.
-Hangisi?
-Şu işte... Sarışın kadının yanındaki.

"...Hani söz vermiştin bana içmeyecektin
Yine başın dumanlı kirpiklerin ıslak
Gözlerin kanlı kanlı ah delikanlı..."

-....
- Abi! Sarardın...hişttt abi?



devamını oku
Blogger Template by Clairvo