7 Ocak 2014 Salı

Bizimki altı dakikadır yazıyor. Kelimesi: küsûr

Küsûrlu bir kelime çıktı bugün. Ayın yedisi. Dazlak bir sayfaya önce yediyi çizdim, sonra küçük bir çizgi ve küsûr. Şapkalı yazmayı ne severim bu kelimeyi. Cebirim iyi değildi ama resim hep on. Tek notuydu on resim, müzik, milli güvenlik derslerinin. Bir de din. Dayanma ömrü tek karnelik notlar. Loto oynamışcasına merakla beklenen karneler. Bilirsin kırık alma ihtimalinin yüksekliğini, ümid edersin. Ya hoca mutluysa, bir de sevdiğinden evlenme teklifi aldıysa, büyük bir zevkle hayır dediyse. Özgürdür artık. Not verirken de özgürdür kanınca. Mülayim bir bekleyiştir kalp çarpıntısı bedende gizli. Derece ölçerin kırılmasa hasta olmadığını anlayacaktın o son imtihan öncesi. Çalışmamanın sonucu olduğunu. Başın dönmüştür, miden bulanmıştır. Kimyasal analiz yapsalar herşey karma karışık. Notu da bellidir, onlu sistemde dört küsûr. Ya aşağı, ya yukarı yuvarlanacak karnede belliki. Ya hoca mutsuzsa...
devamını oku

4 Ocak 2014 Cumartesi

Kelime: sevgili

Ey sevgilim benim. Kalemim. Gün be gün tükettiğim yine de tükenmez dediğim. Nicedir yerde buluyorum seni. Yolumun üstüne düşüvermiş oluyorsun. Alıp cebime atıveriyorum, kalbim güm güm. Albino bir sayfanın canı olacaksın. Kan akıtacaksın. Delik deşik yolumuz üzerinden sızan hikayeleri toplayacağız. Delik deşik edip benliğimi, kelimeleri dizeceksin karşıma.  İşin zor. Bilincimin vakum pompası! Güvenme tükenmezliğine. Çabucak tükeneceksin. Ve ben acımadan tüketeceğim seni. Hikayelerin sonunu merak ettiğim için yazacağım, yazacağım da yazacağım ipe sapa gelmez sayfalar dolusu satır. Konusuz bir akşama anlam yaratacağım. Vuracağım Tanrısız bir kelimenin tepesine, cücüğünü yiyeceğim. Kahramanımı burnunun ucundaki benden vuracağım sonra da. Ve sana sormayacağım benimle misin diye bir kez bile. Düşmeyeydin yoluma...
devamını oku

3 Ocak 2014 Cuma

Bizimki Altı Dakikadır Yazıyor kelimesi: dükkan

Dükkanları temizleniyordu mahallenin. Sokağa adım attım ki ne göreyim bir telaş bir telaş. Sabun sabun, köpük köpük heryer. Merak ettim. Bilmediğim bir şeyler oluyor gibiydi. Dediler ki yılın en uzun günü. Satış olmayacak bugün, dünkü gibi...evveli günkü gibi. Yarın gibi. Biz de temizlik yapıyoruz. Satmayacağız. Alan olmadığı için satmayacağız. Temizlikten sonra da dükkanları kapatıp şölen yapacağız. Limonlu sularımızı tokuşturup kutlayacağız. Niye mi limonlu su? Lüküs tüketim zammından etkilendi o yüzden. Limon taşıyan kamyonlar pahalanmış. Limon taşıyan kamyonların mazotları, uzun yol lastikleri, şoförlerinin yediği kurufasulye hep pahalanmış. Uzun süredir soğuttuğumuz suyumuza limon sıkıp sonra da şerefimize kaldıracağız. Çınlaması şerefsizlere gidecek. Şerefsizler kim mi? Şu zavallı yoksullar var ya, hani paradan başka birşeyi olmayanlar. Hah işte onlara gidecek. Gidecek de ne mi olacak? İçlerini titretecek işte. İşe yaramaz mı? Sen bu işi iyi biliyorsun galiba... Temizlik de yapmadın. Pek de gariban görünüyorsun...bak şimdi! Ben de herşeyi anlattım.
devamını oku

30 Aralık 2013 Pazartesi

Ajanda



-Kııız… Oyalanma. Kalem alıp çıkacağım dedin takılıp kaldın. Neye bakıyorsun öyle sen?
 
-Ajandalara.Ne kadar güzeller değil mi? 

-Güzel,güzel. Hadi oyalanma bak bugün çok işimiz var. Hadi dedim ama.

-Şu kırmızı kapaklı olanı ne kadar güzel. Aynı dün büyük masada oturan kadının elindeki gibi.

-Kız ne yazacaksın sen ona? Kaçırmayacağın toplantıların mı var? Ha anladım ; günlük plan : rostoyu servis ederken sebzeler sola baksın, şarap kadehlerini dörtte bire iner inmez doldur… Yoksa bugün de Nejat gelmedi, bugün de aramadı diye mi yazacaksın? Yoksa bizim kuantum Nejla gibi her sabah çok güzelim, çok sağlıklıyım, çok zenginim diye mi zırvalayacaksın? Uyan kızım uyan. Kaç para o? İşe geç kalıyoruz.
 
Baktım Neriman’a. Nasıl baktım bilmiyorum ama sustu. 

-Tamam ben gidiyorum. Sen istediğin gibi salına salına gel.
 
Gitti. Gitsin. 
“Bu ajandayı alacağım.  Gece bahşiş bol olur. Akbil de gitmeye yeter zaten. Dönüşte bakarız. Cimridir mimridir ya Fiko abi yılbaşı gecesi bahşişi verir. Hatta belki…

-16.50 TL .

-12.50 , 13 , 14 , 14.50 , 15 , 16 … 50 . 
Elime alırım, pakete gerek yok.

” Koş Aslı, koş. Vapuru kaçırırsan görürsün bahşişi. “

- Bir çay versene.

” Hiç yutkunma. Bugün sana çay yok.Senin ajandan var. Akbil de boşmuş. Annemi de aramadım. Telefonu da unuttum yine. Arayacak, bulamayacak, ağlayacak. Bulsa da ağlıyor zaten boşver. Çok isterse Neriman’dan bulur . Offf yorgunum. Şöyle birkaç gün yatsam uyusam. Her yanım ağrıyor. Göz kapaklarım uyku dolu. Elli hindi, yüzelli kişi. Hepsi sırtımda sanki. Bu gece nasıl biter. İzin yapmayalı kaç hafta oldu. Dört mü? Sanki aylardır duraksız çalışıyorum. Nejat mı kalır insanın yanında. Bir de dalga geçiyor, sanki bilmiyor. İyi oldu Neriman’ın gitmesi. Neyse iki hafta sonu daha devam edersem cep telefonumun taksidi biter. Nefes alırım. Bir de ajanda aldık. Ne yazacağım sahiden bu ajandaya? Kadın ne güzel yazıyordu. Bir de afilli bir kaleme ihtiyacım var. Biraz daha sonra belki. Adım,soyadım,numaram… Buradan başlayayım.”
 
” Başka ne yazacağım? Bir kere kilo vermeye kararlıyım. Hergün eczanede tartılıp onu yazarım. Ödeyeceklerimi yazarım bittikçe sevinirim. Nejat’ı da yazarım. Bir de kesin kararlıyım sigarayı bıraktığım gün olarak yarını yazarım. Ve hergün sigara parasını bir köşeye koyarım. Sonra annemle hangi gün konuştuğumuzu yazarım. En son neye ağladığını. Hep ağlar, hep. Ne kabus bir yılbaşıydı. Hayat başı. Babasız bir hayat başı. ‘Gitmez gelir.’ diyor Hüsniye teyze anneme. O ise ağlıyor. Dizini dövüp ağlıyor,beni görüp ağlıyor. Gitti baba dediğim adam, gelmedi. Nejat gibi. Varken ne oluyordu da yokken bu kadar dağıldı annem hiç anlamadım. Ben de aldırmıyorum Nejat’ın yokluğuna. Tek bildiğim babamın yokluğunda annemin sesi daha tizdi. Tiz ses duvarları delip geçti, komşuların yüreklerinde titreşti, boğazlarına lokmaları dizdi ve annem bunu sevdi.”

Vapurdan koşa yıkıla inerken,bir bakışta avcunda ki kuruşları saydı Aslı. 50 krş eksik. Unutabileceği bir kuruş bile olmadığını bildiğinden ne ceplerini, ne de köşe bucak çantasını aradı.

” Aradan kaçarak binebilir miyim? Yok en iyisi güvenlikle konuşmak. Hergün biniyorum. Tanımamış mıdır? Ya izin vermezse? Saat geç oluyor Oktay usta mutfakta tıslamaya başlamıştır. Ah Neriman beklesen ölürdün. Bari paran var mı diye soraydın, bastın gittin. Kızım elinde kırmızı ajanda, ağzının suyu akıyor, parasız olacağını ne bilsin. Duramadın bir gün daha.”

Güvenlik, yanakları kızarmış kızın sıcak nefesini yüzünde hissetti. Bir de çaresizliğini. Kendindeki gücü. Büyüklüğünü. Erkek erkek baktı gözlerine. Aslı daha da kızardı. 
“Pislik!”
 
- Abi 50 krş eksiğim var. İşe geç kaldım. Yarın getiririm, hadi idare ediver.
 Avucunu adamın gözüne doğru uzattı, bakışından kurtulmak için. Adam avucuna bakmadı. Tramvayın sesi ile  -Geç hadi! dedi yan tarafı işaret ederek.

Kalabalığın içinde sırtını dayayabileceği bir köşeye sığıştı. Elindeki ajandasına baktı bir de bakan var mı diye görüş alanındaki insanlara.
Bagajında sıcak pizza, kestirmeden geçmeye çalıştı bir mobilet .Sultan Ahmet Durağı’na gelirken acı bir fren duyuldu tramvay yolundan. Kuş kanatları bağrışlara karıştı. Aslı iki eliyle tutundu ajandasına. Ayakları vücudunun peşinden havalandı.

***

-Neriman kızım ben Nevin Teyzen. Aslı ya ulaşamıyorum da sana bir sorayım dedim.

-Telefonunu evde unutmuştu. Biz de ulaşamıyoruz. Sabah beraberdik. Kitapçıda ayrıldık. Dur, Nevin teyzem ağlama…
***

Gözlerini açtı Aslı. Yan yatakta yatan bir kadın. Tanımadı.Telaşlandı.

-Neredeyim ben? Heeey! Neredeyim ben?

-Bağırma sus. Zaten başımı çarpmışım ağrıyor. Hastanedeyiz. Nerede olacak? Zibidi bir motorlu fırlamış tramvayın önüne. Bir sen,bir de ben …ayakta uyuyanlar hastanelik. Ben tutunulan direğe girmişim kafadan. Sen açılan kapıdan yola uçmuşsun. Dua et kırıkla atlattın.

-Ben… Ben hatırlamıyorum.

-Bu gece yılbaşı. Mutlu yıllar Aslı.

-Adımı nereden biliyorsunuz?

-Ajandandan.
***
3-Ocak-2013 
Annemle konuşma. Ağlamadı.

4-Ocak 2013
 Annem geldi.

20-Ocak-2013
 İş aramaya başla!
devamını oku

17 Aralık 2013 Salı

Mahallenin Delisi Altı Dakikadır Yazıyor. Kelimesi "karşılık"


Bunu alayım. Buyrun karşılığı. Olmadı mı? Niye ama? Ne de güzel bir nazar boncuğu. Nazar boncuğu olmaz mı? Sebep? Ne de güzel iyi niyetler yükledim ona. Yüklenmez mi? İyi niyet yüklenmez mi? Aslında bu konu benim de kafamda muamma. Yükledim oldu...niye olmuyor? Hayır kandırmadılar beni! Yanlış da anlamadım. Herkes yapıyor, o zaman doğru olmalı. Peki peki alın beş liranızı. Halbuki ben martılara simit alacaktım. E bir de çay söyleyecektim kendime gazetemi okurken içmeye. Hem biliyorsunuz hafta içi kodamanların fotoğrafları yok gazetede o yüzden on kuruş ucuz. Arta kalanını da bir fakire verecektim. O da dua edecekti. Evet bana edecekti duayı ama nazar boncuğu ile köprü kuracaktım ya, direkt size gelecekti. Olmaz mı? Olur gibi geldiydi. Olur dedilerdi. E peki o zaman bana boş bir naylon torba verin. İçine öğrendiklerimi koyacağım. Bana denilenleri de koyacağım. Koyacağım da koyacağım. Sevgi, iyi niyet, öğreti. Hatta öğretilmeyenleri de koyacağım. Hepsi naylona girecek. On sekiz yaş altı elleyemeyecek. Sonra...sonra salacağım rüzgara...

devamını oku

Mahallenin Delisi Altı Dakikadır Yazıyor. Kelimesi; gözü


Çekmecenin gözünde koyuluş tarihini hatırlamadığım erikler. Kuru erikler. Kuruluğu bırakıp yaşa dönmeye meyl etmiş siyah erikler. Yeni organizmalar. Tamam itiraf ediyorum kıvıl kıvıl kurtlar. Kurt kolonisini alıp bahçenin en mutena köşesine koyuyorum. Etrafları kağıt değil yeşillik artık. Umudum bir kaç tanesi fikir değiştirip dut yaprağı arar da tırtıla dönüşür. Sonra da gelsin şık kanatlar ve olsun kelebek. 
Erkek kelebekler, erkek kediler. Hepsi de ne kadar dişi. Dişi demişken Frida'yı (atölyenin kedisi) artık ele almalı. Başını bağlamalı önce. Çöpçatanlık değil enikonu başını bağlamalı. Tepesine bir koli bandı oturtup bağlayacağım tülbenti. E madem ben kapamayı unuttum, siz kapayın demiş yapacağız elbette. Cık cık cık...
Cık cık cık dedim de ne geldi aklıma! Aman kimse duymasın. Madem kimse duymasın yazamayacağım bu sebep. Burada yazabileceklerimi paylaşmalıyım... Yılbaşında kar yağar mı mesela? Kâr yağar dükkanlara, kitsch diye yazılıp kiç diye okunan hediyelik eşyalara. Haydi suni karlar satın alalım kâr ettirmeye dükkanları. Ve borç içinde "Yeni Yıla Merhabaaa!"
Kredi kartları diyorum, aralık ayında yasaklanmalı. Aralık ayında yeni yılın hızlı gelişi de yasaklanmalı. Bunu yapabilir yasak koyucu. Nasıl olacağını da bizden iyi bilir nasılsa.
devamını oku

15 Aralık 2013 Pazar

Kapalı Kapılar



Yine akşam! Kapılar kapanıyor.
Kapılar gerçeklere kapanıyor, ses geçirmez pencereler engel değil yürekler zaten tıkalı.
İçeri bir sızıntı olur telaşıyla bütün aletler iş başında, karanlığı yadsırcasına her yer ışıl ışıl.
Soğuk yok, sokağın sesi yok, ruh yok…uyku...uyku çok!
Dışarıda neler oluyor bilen yok! Umursayan ?..


devamını oku
Blogger Template by Clairvo