Kısa Kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Yolcu


Elindeki kitabı gören ,okuduğunu sanıyordu.
Satırlar arasında kaybolduğunu anlamamak için geçip gidiyor olmak lazımdı...yoldan da,hayatından da.
O kalanla hesaplaşıyordu... az da olsa kalanla.
Gözlerinin ve ruhunun yaşlanmasına yetecek kadar kalanla...
devamını oku

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Son Nokta

Söylemesen de biliyordum bittiğini. Zaten söylemedin. Yazdın. Küçücük bir paragraf virgüller ve soru işaretleriyle dolu. Okudum. Anladım. Bitti işte. 
Paragrafın sonunda son nokta. Hem de üç tane •••
devamını oku

19 Ağustos 2013 Pazartesi

...


Herkes yapıyor... doğru olmalı.
devamını oku

Farkına bile varmadı

İnandırıldı
inandı
İnandırdı
Farkına bile varmadı.
devamını oku

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Bitiş



Durdu ve sırtını duvara dayadı.Yılların isini görev gibi tutan duvara.Salonun bomboşluğuna inat toplanmış bütün eşyanın izini saklayan duvara. Cemil ustanın, tuğlalarını köyünün hayalini kura kura ördüğü, bir cigara arası sırtını dayayıp dinlendiği duvara.
 Havayı derin derin içine çekti, sağda solda kalmış nefeslerini ararcasına. Etrafta komşu evin mutfak penceresinden sızan o acımasız, taze yaprakla yapılmış sarma kokusu. Hani şöyle sofranın ortasına doğru tencere ile gelen, ailenin çevreleyip doymaz ve sabırsız gözlerle beklediği sarma kokusu.Tekrar derin derin içine çekti. İçine çekişi derinleştikçe odaya sinmiş sigara kokusu karıştı sarma kokusuna da döndürdü gerçeğine.
Yola çıkma vaktiydi. Dönüş yoluna. Alacağı vereceği kalmamış şehirden köyüne koşuş yoluna. Amca oğlunun sabırsız kamyonetinin kornası doldu kulağına. Bütün kokuların, dokuların, sinmiş hikayelerin kapısını kapattı da çıktı yola.

Bir kitap daha bitti.
Durdum ve göğsüme dayadım.


ayşecan
devamını oku

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Hı hıı...

Biliyorum,
Ama anlayamıyorum.
devamını oku

martı

devamını oku

Koridor


    Biliyorum,burası bir koridor. Bu ışıktan,başka bir ışık ya da karanlığa. 

    Çıkmaz yol değil sadece bir koridor.Yine de korkuyorum. İlk adım bile değişim. Işık sırtımda.Giriş yolunu gösteriyor,yola yönlendiriyor,belki de eşlik etmek istiyor. Işığı seviyorum,ona tutunabiliyorum.Benimle gelebilirdi…ama gelmiyor. Beş adımda hep biraz eksilerek yumşacık bırakıveriyor karanlığıma…alıştıra alıştıra …yoksa …yoksa karanlık mı çekiyor beni içeri koparta,acıta…hayır…hayır…bu korku kesif değil…her adımla inceliyor sanki. Duyularım keskinleşiyor. Adımlarımın sesiyle yarışan kalbim yorgun, sakinleşiyor.
   Duvarlar ellerimin altında,soğuk,sert,pürüzlü. Kıskacına almış yapı şimdi bir ana rahmi… koruyan ve ileten… Gözlerim rahmin duvarlarına sinmiş ışık kırıntılarını yakalıyor…etraf öylesine karanlık, öylesine de belirgin. Bir koku  doluyor burnuma. Kendi kokumla birleşen ama yeni, yepyeni…tanıdık olduğu kadar keşfedilesi .   
   
   Koşmuyorum, acele etmiyorum. Adım adım yürüyorum taş zeminde. Adım adım değişiyor kalp atışım, merakım, algım ve kokum.
devamını oku

Sinek




Tam arkasında duruyordum. Yavaşça eğildim, dokunamadım. Yutkundum, fısıldadım...
"Dikili gözlerim saçının kırına,tüm yaşanmışlıklarının hemen arasına… Hoyratça koparamayacağın sağlamlıkta."

Duymadı. Ensesinden sinek kovaladı.


devamını oku

31 Temmuz 2013 Çarşamba

vesvese

Gece beliren, uyku kemiren karafatmalardı beyninde dolaşan. Göz kapaklarından içeri gün ışığı sızdımı en görünmez köşelere kaçışıyorlardı. Şanslı gününde, ruhunda bir iki tanesinin leşini buluyor, seviniyordu. Ölmeden önce son gayret sayısız çoğaldıklarını bilmeden.
devamını oku

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Doğayı Seviyorum





Yağmur kokusu sarmıştı her yanı. "Doğayı seviyorum." diyordu çürük otların altında kalan yavru kedi leşinin üstündeki böceklere bakarak... Ve doğruyu söylüyordu. 
devamını oku

1 Temmuz 2013 Pazartesi

...

          



                       Gelme! demeseydi, gitmezdim.
devamını oku

18 Haziran 2013 Salı

Duruyorlar





Duruyorlar…ayakta…kımıltı boyutunda hareketlilikle. Gözler en uzak noktada sabit, bir anlık gaflete alınmış gard! Geleceği bekliyorlar bu yaratım durağında.
devamını oku

14 Haziran 2013 Cuma

Deniz Kokusu

ayşecan kurtay /


Akşamüstü… İçime deniz kokusu çekmek istiyorum.Biber gazının kokusu ılık ılık burnuma doluyor . İçimi çekiyorum. Bir yerlerde birileri hak istiyor.Sahildeki taşıma gidiyorum…sapasağlam toprağa kök salmış kütle.Seyrine daldığım deniz çok uzaklarda. Önüm sıra taşlar uzanıyor… Göz alabildiğine ,bir biri içine dönen liman kolları…kollar henüz boş ama gözüm denizi alamıyor..uzakta…sadece bir grilik.Martılar bile deniz kuşu değil artık… Bu taş bildiğim taş hiç değil …hava kararıyor.

Bir anda yön değiştiren rüzgar; ürperdim. Zaman, mekan birbirine karıştı;katmanlar arası geziniyorum,neredeyim bilmiyorum.Kulaklarımda ağaçların hışırtısı. İçime çekiyorum. Mis gibi deniz kokuyor. Kalp çarpıntısı… gözlerim açılıyor.

14-06-13


devamını oku

12 Haziran 2013 Çarşamba

Nefes



Nefes alıyorsam umut vardır.

Hele bir de nefesini hissediyorsam alnımda...

Umut çoktur.
devamını oku

27 Nisan 2013 Cumartesi

Deli Çınar



"Hiiiiii....." Parkın karşısındaki üç katlı binanın üçüncü kat balkonundan iç çekişi yankılandı deliAyten'in. Kimse dönüp bakmadı.
"Guguklu saat!" diye seslendi köşedeki manav Ahmet,  kese kağıdına üzümleri doldururken. Ayten duymadı. Ali amca duydu. "Yazıktır gülme garibe" dedi kese kağıdını alırken, rahatlamış bir vicdanla.

Kangren saate bu defa balkonda yakalandı Ayten'in sağır, dilsiz ablası Nejla. Kapadı gözlerini alelacele. Ne Ayten kaldı, ne de hergün tekrarlanan çırpınış balkonda.
"Ablaaaa... Sana diyorum ablaaa... Aç gözlerini...
Ablaaa...Bak ne deyeceğim...ablaaa...Birazdan gelecek,tam  karşı banka oturacak “
Koca çınar duydu.
Nejla etrafında dönen huzursuz esintiyi hissetti, gözleri kapalı bekledi. Kendini odasında düşündü. Yorganın hemen altında. Sadece kendi nefesini hissettiği anda. Mahalle sustu. Dinlemek için değil , yoktum der gibi.

" Niye hep boş olur, bi düşünmeyecek.
Neden bir Allah ın kuşu gelip cıvıldamaz tepede, tek bir sallanan kurumuş yaprağı yok,
neden rüzgar bile ara sokaklara dalar da dalını kıpırdatmaz diye düşünmeden oturacak, içimi dağlayacak ablaaaa."
Balkonda huzursuzluk ritmini arttırarak gidip geldi. Yere vurup şakırdayan terlik, Nejlanın midesinin üstünde de titreşti. "Atlasa da aşağı kurtulsak!" düşündü ve üzüldü. Gözkapakları acısını sızdırdı.
"Ablaaa çınar bile küskün çınarlığına bilirim.
Bu kadar güçlü eğilmezligine kızar bilirim.
Bilirim de döker bütün yapraklarını ağlar gibi Eylül e varmadan"

Balkon; demir kafes.
Sokak; sessiz nefes.

"O koca bedeninde iyileşmez yarası durur taptaze;
kurtlar kemirsin de için için, bir anda devrilsin diye.
Beni görür bilirim ablaaa...beni görür...
o gün kenetlenmişti ruhlarımız bilirim."

Kırmızı hırka...göğsünde sıkılı parmakları arasında tortop.

"Nasıl da kendinden emin dimdik tutuyordu o koca gövdesini.
Neler gördüm ben neler der gibi.
Neler gördü ne bileyim abla,ama o gün gördüğünü bilirim, bilmez olaydım!
Suyu kuruyasıca koca çınaaaar!"

Gidip gelmelerin rüzgarı sertleşti. Nejla gözleri kapalı ileri geri sallandı dört ayaklı iskemlede. Anasının kucağında sallandı, baba dayağı yediği fırtınalı günde.
"Hadi şimdi!" dedi için için. " Hadi şimdi" dedi nefes nefes. Sonu gelmedi devinimin.
"Hiiiii....Dimdikti, eğilmezdi ya, 
İbrahimim deli çınarın önündeki banka gelirken,
bana gelirken
yoldan çıkmış bir araba
ve dimdikliğinden vaz geçmeyen  koca çınar arasında ,
gözlerinde ben,
gözlerinde anlayamamanın korkusu,
belki de anlamanın tasası,
kırmızının en koyusu ayrılığın rengi.
Hiiii  ablaaaa...
Yemin billah o gün bugün gözümü ayırmam üstünden.
Kimseler önünde oturamaz hissederde laneti."
Balkonun kıyısından bir  karga geçti pürtelaş. Rüzgarı Ayteninikine karıştı. Nejla bilmedi. Her şey durdu bir anda. "Bitti mi?"  Gözlerini usulca açtı Nejla. Kırmızı hırkasına dolanmış elleri, Ayten demirlerin dibine çömelmiş ileri geri sallanıyor. "Bitmemiş" Kapamadı gözlerini.

"Ama o oturuyor her akşamüstü aynı saatte.
Hiiiii...İşte,geliyor."
Kocaman açılmış gözleri,
yumruk ellerinin ortasından geçen balkon demirleri.
"Bak,bak aldırmadan, emin adımlarla geliyor.
Bin kere ölsem yine gelirim der gibi geliyor.
Adı İbrahim olmalı! Kokusunu da değiştirmiş  olmalı. Hatta tenini, kirpiğini, gözünün rengini. Ama  o gelişi yok mu?...adı mutlaka İbrahim olmalı.
Otur İbrahim otur için rahat olsun. Kuş bile kanadını çırpamaz bilir de varlığımı. Otur sen, o kara kuru kızla buluş!"
"Hah ha haaa haa..." kahkaha çınladı; usulü bilen mahalle geri döndü. Ufak ufak hareketlendi.
"Hah iste göründü köşeden tıngır mıngır.
Onun da adı Zarife olmalı... Hani şu sokak var ya…Zarife…kerhanecinin sokağı.
İşte buluştun. Aldın sıcacık avuçlarına Zarifeninkileri. Tamam işte kalkın gidin, ellerim dondu ayazda. Kimbilir kaç İbrahimim var sırada."

Bir gün mahallenin sessizlik saatleri dozerlerin uğultusuyla doldu...mahalle hep sessiz kaldı. İkinci gün çınarı da çevreleyen çitler çekildi. Çınarın bir karış üst dalları kaldı karşısında Ayten’in. Ayten ileri geri sallanarak balkonda, gözleri açık izledi. Nejla anlamsız sesler çıkararak bağırır oldu hemen yanı başında. Bir hafta sonra çınar yok oldu. Ayten sessiz ağladı, hep ağladı. Nejla ulurcasına bağırdı. Mahalle sustu, hep sustu. Ne duydu, ne gördü.


Ayşecan Kurtay   21/10/12

devamını oku
Blogger Template by Clairvo